Bildiğimizi sandıklarımız: Göbeklitepe ve Uzaylılar

Göbeklitepe’nin keşfi, tüm dünyanın kültürel evrim tarihini yeniden yazmaya başladı! Kim, neden, nasıl yapmıştı bu tapınağı ? Uzun süredir cevabı bulunamayan bir soru dizisidir bu… İnsanlık henüz Taş Devri’ni yaşarken; Buz Devri’nin sona erdiği, insanın çömlek, yazı ve tekerlekle henüz tanışmadığı zamanda bu tapınağın inşaa edilmiş olması çok çarpıcı benim için.

National Geographic için bölgede etkileyici bir belgesel hazırlayan arkeolog Dr. Jeffrey J. Rose, gördükleri karşısındaki şaşkınlığını “3 yaşındaki bir çocuğun oyuncak tuğlalarla Empire State’i inşa etmesi gibi bir şey” sözleriyle ifade ediyor. Bunu söyleyen sıradan biri değil, bir bilim adamı, arkeolog.

Stitched Panorama
Kazı Alanı

Bu keşif için bizim şaşırmamız normal de, dünyanın dört bir yanındaki tarihçiler, arkeologlar, sosyologlar şaşırıyor: Bu nasıl olur? Küçük gruplar halinde yaşayan insanların kayalık bölgelerden, 60 ton ağırlığındaki sütunların ve ağır taşların el arabaları ve yük hayvanları olmadan 2 kilometre taşıması neredeyse imkansızdı! Bu yüzden dünya dışı canlıların var olduğuna inanıyorum. Bir başka deyişle evrende tek olmadığımızı ve uzaylılarla iç içe yaşadığımızı düşünüyorum. Bu inanışım hakkında birçok bilimsel kitap okudum, belgesel izledim ve benim gibi düşünen insanların buluştuğu toplantılara katıldım. Bu toplantılarda gök olayları, tanımlanamayan uçan nesneler ve yeryüzündeki gizemli şekiller ve tapınak merkezleri ele alınıyordu. Bu insanlar içerisinde akademisyenlerin ve amatör uzay gözlemcilerinin olduğunu da söylemem gerekiyor. Fakat verilerin çoğu kesin birer delil değildi, varsayımdan öte gidemiyordu.

Geçtiğimiz günlerde ABD tarafından bir video yayınlandı. Tanımlanamayan uçan bir nesneyi gösteren “Gimbal” adlı bu video ABD Deniz Kuvvetleri tarafından ülkenin doğu kıyılarında Florida yakınlarında kaydedilmiş resmi bir belge. Yıllarca gizli olarak sınıflandırılan bu belgenin kısa bir süre önce statüsü değiştirilerek halka açık hale getirildi. İlk kez içinde UFO olan resmi bir belge yayımlanmış oldu.

Beni bir başka heyecanlandıran keşif ise 19 Ekim 2017 tarihinde gerçekleşti. Hawaii’de 3000 metre yükseklikte bulunan bir gözlemevinden, çok hızlı hareket eden bir gök cismi tespit edildi. O kadar hızlı hareket ediyordu ki bizim güneş sistemimizden olamazdı. İlk kez yıldızlararası bir gök cismi tespit edilmişti. Nereden geldiği ve nereye gittiği bilinmeyen bu cisme “Oumuamua” adı verilmişti. Hawaii dilinde bu kelimenin anlamı “Kaşif, elçi ya da öncü birlik” demekti.

Predicted position of `Oumuamua versus observed position
Sol üstte temsili görseli. Ortada güneş sistemimizdeki izlediği rota.

Evrende tek olmadığımıza Göbeklitepe’nin keşfi ile daha da inanmaya başlamıştım. Çünkü bildiğimiz insanlık tarihinin yanlış olduğunu bize gösteriyordu. Bildiklerimizi bilmediğimiz açık ve netti. İlk insanların ilkel bir yaşam sürmediği, organize olabilen, plan ve program yapabilen insanlar olduğu anlaşılmıştı. M.Ö 7 bin yıl öncesine kadar bildiğimiz insanlık tarihi Göbeklitepe’nin keşfi ile M.Ö 10 bin yıl öncesine kadar gitmişti. Bu işte bir iş vardı…

Göbeklitepe, tarihte bilinen ilk tapınak olma özelliğini taşıyor. Bu nedenle de tarihteki ilk inancın başlangıç kaynağı olarak kabul edilen en büyük tapınak olarak kayıtlara geçmiş durumda. Göbeklitepe’nin bir diğer önemi ise, tarihte bilinen en eski yapıttan daha da eski olması. Örnek vermek gerekirse, Göbeklitepe’nin keşfine kadar bilinen en eski tapınak ise Malta’da bulunmakta ve 5 bin yaşında. Ayrıca Stonehenge’den 7 bin, Mısır piramitlerinden ise 7 bin 500 yıl daha yaşlı…

HDResim.net
Temsili bir şantiye.

Tüm dünyanın heyecanla takip ettiği kazıları yakından izlemeye başladım. Keşfinden bu yana hakkında kitaplar yazıldı, fantastik diziler, filmler ve belgeseller çekildi. Farklı ülkelerde kazılar hakkında sempozyumlar düzenlendi. Her bir koldan büyük öneme sahip olan Göbeklitepe ilk olarak 2011 yılında UNESCO tarafından Dünya Miras Geçici Listesi’ne alındı.

Göbeklitepe’nin inşası sırasında insanoğlu bitki toplayan ve hayvanları avlayan gruplar halinde yaşamlarını sürdürüyordu. Bitki toplamanın yanı sıra hayvan avlayan insanlar mağara duvarlarına hayvan figürleri resmetmişti. Hayvan figürlerinin kabartmalı ve tek şekilde yapılması sanatsal bakışlarının farklılığını da ortaya koyuyordu. Arkeologlar tapınak yapılarının sıvı geçirmeyecek şekilde inşa edildiğini söylüyorlar. Bu sayede törenlerin içerikleri tam olarak bilinmese de, bir sıvı (kan, su, alkol v.b.) eşliğinde gerçekleştirildikleri fikri oluşuyor.

Taşlar üzerine, akrep, tilki, boğa, yılan, yaban domuzu, aslan, turna ve yaban ördeği figürleri işlenmiş durumda. Bir kısım arkeoloğa göre bu hayvan figürleri tapınağı ziyaret eden farklı kabilelerin sembolü olarak nitelendiriliyor.

İnsanları temsil eden T sütunlarının ağırlıkları 40 ile 60 ton arasında değişiyor. Ayrıca sütunlar üzerinde diğerlerinden farklı olarak aşağı doğru inen şekilde işlenmiş 3 boyutlu aslan kabartması bulunuyor. İlk insanların elinde taşla mağara duvarlarına resim yapmadığı apaçık ortada! Peki bu tapınağı inşa eden insanlar bu bilgi birikimini, sanatı, teknolojiyi nereden bulmuştu ? Yada kimler öğretmişti ?

Yararlanılan Kaynaklar:

-National Geographic

-Tempo Dergisi 2016 Nisan

-Barış Özcan / Sanat, tasarım ve teknoloji

 

Bildiğimizi sandıklarımız: Göbeklitepe ve Uzaylılar” için 2 yorum

  1. Geçtiğimiz günlerde Göbeklitepeye gitme fırsatım oldu gerçekten saatlerce inceledim, hayran kaldım. Böyle bir yazı yazmanız farklı bir bakış açısı olmuş çok beğendim, emeğinize sağlık…(Bence de uzaylılar var;))

    Liked by 1 kişi

Yorum bırakın